Doğu Karadeniz
Yer yüzündeki cennetlerden birisi Karadeniz. Hadi Başlıyoruz :)
İzmir’in temmuz sıcağından kaçmak için planladığım fakat sonra kendime neden daha önce gitmedim, görmedim diye kızdığım yer Karadeniz. Annemde o kadar çok gitmek istiyordu ki ona bir doğum günü sürprizi yaptım aldım onu da yanıma koyulduk yola.
Yolculuğumuz acılarla dolu tarihi Sinop cezaevinden başlıyor;
Acılarla yüklü yer Sinop tarihi cezaevi. İçeri girdiğinizde tüyleriniz diken diken oluyor. ilk girişteki zindanı görmek bile yetiyor aslında.
Bir dönemin “Anadolu’nun Alcatrazı” ( alcatraz san Francisco körfezinde sahile 2,4 km uzaklıkta 9 hektar alana yayılmış bir ada. ABD’nin en ünlü hapishanelerinden biriymiş.) olarak tabir edilen cezaevi 1999 da kapatılarak müzeye çevrilmiştir. Tarihi eskilere dayanan cezaevi şiirlere, şarkılara konu olmuştur. Rivayete göre yarısına kadar denizin girdiği aşağı mahzenler ziyaretçilerden gizleniyor. İnsanı çok etkileyen bir yapı.
Evliya çelebi 1640 yılında seyahatnamesinde Sinop’tan bahsederken kendine has üslubuyla Sinop zindanını şöyle tanımlıyor: Büyük ve korkunç bir kale. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları ve nice azılı mahkumlar vardır. Tanrı korusun, oradan mahkum kaçırtmak bir yana , kuş bile uçurtmazlar. Refik halit karaydan, Nazım hikmete kadar bir çok şair ve yazarın Sinop’un zindanlarında kaldığı bilinir.
Sinop’tan ayrılıp hoppp varıyoruz samsuna.
Samsun M.Ö.750-760 yılları arasında İon şehir devletlerinden Miletoslular tarafından Amisos adı ile kurulmuş küçük bir yerleşim merkezi imiş. Samsun, daha sonra Pers, Makedonya, Pontus, Roma, Bizans, Danişment, Selçuklu ve Osmanlı hakimiyetinde katılmış.
Samsun Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da milli mücadeleyi başlatmak üzere ilk adımı attığı yer olarak tarihimizdeki önemli yerini almıştır.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz heykel Avustralyalı heykel tıraş heinrich krippel’e 1931 yılında sipariş edilmiş ve bir yıl sonra teslim alınmış olan heykel, o dönemin en yüksel maliyetli heykeli unvanını almış.
Samsunda gezilecek yerler arasında Bandırma vapuru en baş listeler arasında. Bandırma vapuru Atatürk’ün İstanbul’dan samsuna getiren gemidir. Gemi artık bir müzeye dönüştürülmüş ve içerisinde Atatürk’ün yattığı odayı, toplantı odasını, kişisel bazı eşyalarını ve o döneme ait bazı yazışmaları ve fotoğrafları bulabilirsiniz.
Samsunda pidemizi yedikten sonra biz düştük yollara. Bu arada biz turla geldik, tahmin edersiniz ki pek genç yoktu:) ama o kadar sıcak insanlar vardı ki uzun yolların sohbetle nasıl geçtiğini anlamadık, anneme yeni birilerini tanımak ne de iyi geldi. Trabzon’a doğru giderken annemin gözünde ki sevinci görmek galiba en güzel mutluluktu benim için.
Enfes güzelliklere sahip yer Trabzon. Bu arada Trabzon Türkiye’nin en kalabalık 29.şehri unvanına sahip.
Türkiye’de 3 tane Ayasofya müzesi varmış, İstanbul, Trabzon ve İznik’te. İsa’nın bilgin yönüne uygun gördükleri en güzel, büyük kiliselere Ayasofya ismini verirlermiş. Ayasofya adı da “Kutsal Bilgelik” anlamana gelirmiş.
Ayasofya müzesi Trabzon’un en önemli ve görülmesi gereken yerlerinden biri. 1200’lerde Trabzon İmparatoru Kommenos tarafından yaptırılmış, Fatih’in burayı fethinden sonra cami olmuş. Mimari olarak dışarıdan görünüşü müthiş, 12 köşeli çok güzel bir kubbesi var. Güney cephesi girişinde Adem ile Havva’nın yaratılışının anlatıldığı kabartmalar var. Aşağıdaki fotoğrafta sağdan sola sırasıyla görebilirsiniz: Adem ve Havva yaratıldı, Adem ve Havva cennette, Adem ve Havva yasak elmayı yedi, cennetten kovuldular, ilk cinayet(Habil’in Kabil’i öldürmesi)
Yaratılış efsanesinin kabartması- En tepedeki tek başlı kartal Trabzon Rum İmparatorluğu sembolü- Çift başlı olursa Bizans sembolü. Kartal’ın başı, imparatorluğun döndüğü yöne hükmettiğini simgeliyor
Ayasofya’dan muazzam tatlar kalırken damağımızda Atatürk köşküne doğru gitme vakti geliyor. Grubumuz o kadar saygılı ki kimse kimseyi bekletmiyor hemen toparlanıp gidiyoruz atamıza doğru.
Trabzon merkezde bir tepede Atatürk köşkü. Bahçesi, içi çok bakımlı. 1924’te buraya gelen Atatürk çok beğenmiş ve ona hediye etmişler . Atatürk burayı en son 1937’de ziyaret etmiş, vasiyetini burada yazmış, bütün mal varlığını hazineye bağışlama kararı almış, bu açıdan da önemli. İçeride fotoğraf çekemiyorsunuz, ikinci katta büyük bir Türkiye haritası var, ona bir göz atın derim. 1930’lu yıllarda Türkiye’yi gösteriyor, Atatürk’ün eliyle aldığı notlar var.
Ben fotoğraf çekmek için bütün odaları gezerken, Annemi bu odanın kapısında ağlarken buldum. Hüzünlenmemek elde değil hele ki bu vatan için nice kanlar akmışken ve akmaya devam ediyorken.
Neyse uzun bir yolculuktan sonra Sümela manastırına geliyoruz.
Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere köyü sınırları içinde yer almaktadır. Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan Sümela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı ile anılır.
Bizde ki şanstan ötürü maalesef restorasyon çalışması için kapatılmış. Bu arada müze kart geçerli.
Veeee işte bolca oksijen alacağınız yer Karadeniz yaylaları. Kendinizi bulutlara yakın hissedeceksiniz. Öyle güzel ve eşsiz bir yer ki.. Annem yeni tanıştığı arkadaşlarıyla süt ikramını içerken bende biraz dolandım. Fotoğraf çekeyim derken dayak yiyordum bir amcadan :) ben öyle kaptırmışım ki kendimi oradan oraya zıplıyorum koşuyorum derken fark etmemişim başkasının bahçesine girmişim o da kızdı haliyle:)
Karadeniz seni yenecemmm ulen diye de bağırabilirsiniz:)
Karadeniz seni yenicem ulenler faslı bittiğine göre haydi Uzun göle:) aman pek kafiyeli oldu:)
Kartpostallara gördüğüm bir düş fotoğrafıydı benim için Uzun göl.
Anlatıldığına göre Haldizen deresinin önünü kapayan heyelan neticesinde su birikintisi büyüyerek göl oluşmasına sebep olmuş. Doğanın felaketi bir güzelliğe dönüşmüş. Hayatta aslında böyle sürprizlerle karşılıyor bazen bizi. Bazen üzerimize gelen bir felaket neticesinde ümitsizliğe kapılıp sonucu beklemeden homurdanıyoruz. Az sabredince o felaketin bize yeni bir kapı araladığını, bizi yeni başlangıçlara çağırdığını anlayabiliyoruz. Uzun Göl’ün güzelliğini görünce iyi ki heyelan olmuş diyesi geliyor insanın. Ve tabi ki artık öyle bir turizm yeri olmuş ki yavaş yavaş taşlaşmaya ve ileride bu yapıyı galiba göremeyebiliriz rant uğruna.
Şimdi gelelim Karadeniz’de yapılması gerekenlere,
Ayder yaylasında Zıplan yapın 10 TL fiyatı
Fırtına deresinde rafting 100 lira civarı
Mutlaka görmeden gelmemeniz gereken yerlerden,
En az bir yayla görün
Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkürler:)
Yeni bir yazıda görüşmek üzere..